9 Aralık 2006 Cumartesi

Daha Fazla Tükenmeye Takatim Yok!

Evet taşındım ama yorumların hepsini aktaramadım henüz.
Taşındım istemesemde çünki; bir template değişikliği yapayım derken komple blogun dili bozuldu :( kızımın bahçesi mahvoldu ...
Ve ben burdayım işte...

Bir şeyler yapmak,yazmak,eklemek istesemde hayatımda içinden çıkamadığım çıkmaz sokaklardan birine daldım yine. Hiç bir şey tat vermez oldu ki kitap bile okuyamaz oldum... Bu benim için imkansız sayılan birşeydir... Kitap okumamak...
İşimi yaparkende mutlu değilim... Sanatsal çalışmalarım bir süredir durdu ama bunun tek nedeni benim içinde bulunduğum huzursuzluklar değil. eskiden baktığımda her görüntüyü,modeli,nesneyi mozaik olarak parçalar halinde görürdüm. Ama şimdi gören gözler gitti :(

Buna "tükenmişlik sendromu" deniliyormuş. Derya Baykal'ın programında Uzm.Dr. bahsetmişti bu konudan, sonra Dr.umla görüştüğümde oda aynını söyledi. hayattan zevk alamamakla başlarmış. Hayatında renk ve değişiklik olmayan insanlarda görülürmüş... Yani ben bunun için potansiyel sayılırım! Küçücük bir şehirde kimseyle arkadaşlık kurmadan, sohbet etmeden,evden işe işten eve giden benim için çok normal bir durum...

Tenis dersleri almaya başladım ama onada sadece haftada 1 gün devam edebiliyorum. Bu yenilik ne kadar etki gösterir , yeterli gelirmi bilemiyorum.

Artık internet ortamıda tat vermiyor. Ekleyemiyorum burayada yeni post lar. Bununda üzüntüsünü yaşıyorum ama elden başka birşey gelmiyor.
Tavsiyeniz varsa memnuniyetle dinlerim.
IŞIK VE SEVGİYLE...

13 Comments:

Adsız said...

Bence Tükenmişik sendromu fazla abartı olmuşş.

z.pelin said...

Ama böyle abisi... Abartmıyorum malesefki...
:(

Adsız said...

eğer okumadıysan mümin sekmanın HERŞEY SENİNLE BAŞLAR adlı kitabını oku...bende öleyim bu sıralar.....bu kitapla biraz kendime geldim....

z.pelin said...

tamam sağol ipekyolu alacağım hemen ..

Adsız said...

Template guzel olmus....

Adsız said...

Merhaba Pelinciğim,

Çok yorgunum aslında. Üç gündür çiftlikteydim ve ağabeyine anlattım biraz msnden, rezil ve sinir krizleri içerisinde bir üç gün geçirdim. Ama, yine de sayfana ilgi duyduğumdan girip okudum yazdıklarını bu yorgunluk üzerine. Ki, üstelik, annem yaşlı diye, çiftlikte kaldığım üç gün onunla aynı odada yattığımdan, inan üç gündür de uykusuzum. Bir horluyor, yoldan duyuluyor : )))

Neyse.

Yazını okuyunca, bir kaç yıl öncesine döndüm. İlk emekli olduğum yıl her şey harikaydı. Özel sektörde ve tekstil dalında çalışmaktan gecem ve gündüzüm birbirine karıştığından yirmi yılda, emeklilik harika bir tembellikti benim için ve kendime ayıracağım bir dolu zamanım vardı.

Gel gör ki, bir yıl sonra kazın ayağının hiç de öyle olmadığını anladım. Altıbuçuk yaşımda okula başlamamla birlikte fırtınalı bir yaşamım olmuştu ve zaman içerisinde dünyanın yarısını da gezme keyfini (ki, bunun keyif olduğunu o zamanlar anlamamıştım, şimdi anlıyorum tabii)yaşamakla geçen ömrümde dinlenmek için çok az veya hiç zamanım olmamıştı. Evlat edindiğim iki çocuğu bile hasret ile büyüttüm. ben geldiğimde genelde uyumuş olurlardı.

İşte böyle fırtınalı bir yaşamdan sonra, dünyanın kaç bucak olduğunu öğrenmiştim emeklilik ile. Bir gün kendimi bir psikiatrın karşısında buldum kendi irademle. Bana ilaç yazmaya kalınca da, "Ben iyi eğitim almış bir kadınım, beni uyuşturmayın, o zaman ilaçlarınızı kullanmam" dedim. O da bana gülümseyerek "Hayır, sizi uyutmayacağım, çikolatanın da içinde bulunan bir mutluluk hormonu vereceğim" demişti ve birlikte gülüşmüştük.

Bu ğç aylık süreçten sonra kendime hedefler belirledim. Yan anlayacağın, insan ancak kendi kendisinin doktoru olursa bu işlerin altından kalkıyor. Bazılarını gerçekleştirdim ve diğerleri için de paçalarımı sıvadım. Yine çok aktifim, bazen yine bana 24 saat yetmiyor. Bu arada 265 sayfalık bir roman yazdım bitirdim, bir gün cem mumcu kabul ederse, onun yayınevinden çıkmasını isterim. Başka öykü kitabı hazırlıyorum.

Biliyor musun sevgili Pelinciğim, ben kırksekizimi bitirmek üzereyim, yakında kırkdokuz olacağım, hayatımda yapmak istediğim bir dolu şey var. işte bu ayakta tutar insanı ve hep genç kılar.

Pelin, benim evim 180 metrekare ve sana verecek bir odam var, haydi atla gel Bursa'ya ve tanışalım :) Kimbilir, belki sana yaşam sevinci ve gençlik aşılarım. Belli mi olur?

Sevgiyle kal genç yazın dostum, gözlerin hasretle öperim ve dört bacaklı kızına da kucak dolusu öpücüklerimi ilet

Adsız said...

Sesini duymak güzeldi pelin, ziyaretin için teşekkür ederim. Umarım buraya da uğrayıp, yukarıdakileri okumuşsundur

z.pelin said...

Okudum Birsen hanımcım aa okumazmıyım ama yazamadım özür dilerim... :(
blogunuzada cevap vermek ve teşekkür etmek için uğramıştım ama iş çıktı netten çıktım :(
gelicem az sonra sayfanıza....

Adsız said...

Pelin kizim yeni blogun hayirli olsun.
Erdil Baba

Adsız said...

Bilgi vermek istiyorun Bizler Beta'ya ancak anonim olarak yazabiliyoruz.
Erdil Baba

z.pelin said...

Merhaba Erdil baba:))
Bende diyorum nerelerde acaba diye blogunu kapatmışsın sanırım..
other olarak yazabilmeniz lazım...
bog adresiniz nedir ?

Birsen Şahin said...

Pelinciğim, notunu aldım "Düşlerim" adlı bloğumda, bana bir eposta at gelmeden önce, sana telefonumu bildireyim. Ağabeyinde de olması lazım zaten.

Bu arada, bu yazdığım notu yeni bloğum kanalıyla göndereceğim. Fırsatın olursa bakarsın, deye : ))

ERDIL said...

sanal-yasam.blogspot.com