31 Mart 2007 Cumartesi

Bençilek 1 Yaşında

Image Hosted by ImageShack.us

Acemi Blogcu 'ya rastlamıştım nette gezerken. Sonra dedimki "biz neden paylaşmıyoruz!"..
Ve kızım adına bu sayfayı hazırlamaya başladım..

Geçen sene bu zamanlardı.. İlk yazımızı yayınladık ve blog dünyasına merhaba dedik.. 1 Yıl içerisinde 100. post ile burdayız işte..

Acemi Blogcu ' nun çok yardımı oldu bu konuda derken yavaş yavaş arkadaş edinmeye başladık.


Emrex ile tanıştık önce :) kişisel yardımlarıyla ve onun kurduğu, blog yazarlarının katkılarıyla güzelleşen Destek Blogger Grubu sayesinde bilmediklerimizi öğrendik, zorlukları atlattık..

Ardından Xprodoksit .. Sadece arkadaşımız olmadı, abimiz o bizim :) bocaladığımızda hep yanımızdaydı..

Erdil baba ; biz yazamasakta o hep destekledi ve hiç yalnız bırakmadı..

Watashe :) çok yeni dünyamıza girdi ama bilgisiyle hep yanımızda..

Ve daha adını sayamayacağım blog dostlarım..

Varlığınız için teşekkür ederim ...

Image Hosted by ImageShack.us

26 Mart 2007 Pazartesi

Babam ve Oğlum

Geç kaldım aslında.. 1,5 sene sonra bu eseri izleme fırsatı buldum. Annem bi yandan ben bi yandan deli gibi ağladık.. Annem yıllar sonra ilk defa bişeye tepki verdi. Ağlayabildi, kendide mutlu oldu buna bende :)

Sevinirken acı ile de ağladık.. Çelişkili bir durum oluştu tıpkı filmin bahsettiği dönemlerdeki gibi..

Karar verdik dvd sini edinip annem gelişen olaylara tepki veremediğinde izleyip ağlayacağız ..

Aile,sevgi kavramlarını hatta ihtilal dönemindeki insan manzaraları ,yaşananlar bir o kadar güzel tasvir edilmiş..
"Denize bir oda ver, onu yanına al, burda büyüsün. Bi evi olsun.. Gidecek başka hiçbir yeri yok.. Ona bir oda ver baba.. Bir evi olsun.. Ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bir yer.."
"İnsanlar büyüdükçe hayalleri küçülür mü baba? "
"Baban süperman oldu göklerde uçuyor..
Süperman olmasın.. uçmasın.. yanımda olsun.."








Yönetmen: Çağan Irmak
Oyuncular: Fikret Kuşkan, Çetin Tekindor, Hümeyra, Şerif Sezer, Özge Özberk, Binnur Kaya
Senaryo: Çağan Irmak Görüntü Yönetmeni: Rıdvan Ülgen
Müzik: Evanthia Reboutsika
Resmi Web Sitesi: http://www.babamveoglum.com/

Dinlemek isteyenlere;

__ Bir Ege Yolculuğu
__ Bir Şans Daha
__ Babam
__ Biz Bir Aileyiz
__ Bizim Hikayemiz
__ Zor Zamanlar

Muhteşem Bir Eser ..
Emeği Geçenlere Teşekkürler..

22 Mart 2007 Perşembe

Kuşbakışı Türkiye

Türkiye'nin öve öve bitirilemeyen güzelliğini "tanrıların gözü" yle gördünüz mü? Bugünlerde Atatürk Havalimanı' ndan dışarı uçacaksanız göreceksiniz. "Çılgın" bir THY uzmanı sayesinde. Bugünlerde yurtdışına uçacak olanlar Atatürk Havalimanı'nın dış hatlar gidiş salonuna girdiklerinde, seyahat acentalarının kapılarındaki dev posterlerde, broşürlerde, internetteki seyahat sitelerinde pek, belki de hiç görmedikleri bir "ülke" yle karşılaşıyorlar. İçeri girenlerin zihninde gayrihtiyari bir "Burası neresi yahu" sorusu oluşuyor. Burası, Türkiye.
Yassıca adaları - Göcek

Onu, karış karış tepeden mitolojideki Olimpos tanrılarının yeryüzüne bakış açısıyla görüntüleyense kafasındaki proje uğruna varını yoğunu satıp savan tarih, arkeoloji, doğa ve fotoğraf meraklısı ve Türk Hava Yolları uçuş uzmanı Alp Alper.


Aslında bu fotoğraflar, Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen bir projenin 250 karesinin sadece ufak bir kısmı. 15 yıldır Türk Hava Yolları'nda uçuş uzmanı olarak çalışan Alper'in 2005 Aralık'ında tamamlanan "1000 Feet'ten Türkiye" (1000 feet: Yaklaşık 304 metre) adlı çalışmasının ilk tohumları iş icabı havalandığı sıralarda, Türkiye'ye havadan fotoğrafçı gözüyle bakmasıyla atılmış.

1992'den beri fotoğraf çeken Alp Alper aslında her şeyin 1999 'daki sarsıcı depremin ardından başladığını anlatıyor:

"Türkiye'yi havadan fotoğraflamak için etütlere başlamıştık ama (17 Ağustos) 1999 depremi, o büyük yok oluş, bize bu projenin en kısa sürede gerekli olduğunu gösterdi. Fotoğrafçı, pilot, tarihçi, arkeolog arkadaşlarımla yola çıktık. Harita üzerinde etüt ettiğimiz noktaları, yerden fotoğraflayıp koordinatlarını çıkardık. Belirlediğimiz yerleri uçarak çekmeye karar verdik. Farklı bir açı oluşturarak, sanki bir tanrısal bakış yakalayarak, hem sanatsal, hem de kültürel değeri olan fotoğraflar yakalamaya çalıştık."

Her şey sözcüklerde anlatıldığı kadar kolay olmamış tabii. Belirlenen noktalara alçaktan uçuş yapabilme kabiliyeti olan Chesna tipi uçaklardan helikoptere altı ayrı çeşit araç temin etmek, çekimler için yıllık izinleri tamamen feda etmek, gidilecek yerlerde tüm masrafları karşılamak, uçarak yapılan çekimler sırasında iki kez ciddi yaralanma Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki çekimler için özel izin peşinde koşmak, sponsor bulamayınca evden otomobile elde avuçta ne varsa projeye yatırmak, 5.5 yıllık serüvenin sadece bir bölümü.

İşin en zor kısmı ise çekimler tamamlanınca, yolun sonuna gelindiğinde başlamış: 12 bin diadan sadece 250 kare seçmek! Alper, "1000 Feet'ten Türkiye" kitabı için, İshakpaşa Sarayı'ndan Selimiye Camii'ne, Nemrut Dağı'dan Tuz Gölü'ndeki allıturnalara kadar Türkiye'nin her köşesinden ve tamamen kuşbakışı olarak çektiği kareler arasında seçim yaparken, Çocuklarım arasında ayrım yapıyormuş gibi hissettim" diyor.

Alper, Türkiye'de kitabını yayımlayacak yayınevi ve sponsor bulamayınca, Türkiye'yi havadan çekilmiş olarak resmeden ilk kitaba destek olmak Yunanistan'a nasip olmuş. Alp Alper'in, İstanbullu bir Rum tarihçi olan arkadaşı Akilas Millas'ın aracılığıyla kitabı Yunanistan'da basma fırsatı bulmuş. Alper şimdilerde ikinci ve üçüncü kitabın hazırlıkları içinde. Kitabı bu sefer Türkiye'de bir yayınevinde basılsın, hatta Japonya'da, Amerika'da, Avustralya'da da raflarda olabilsin istiyor.

Yeni planları arasında sergi için seçtiği fotoğraflarının THY'nin uçtuğu, dünyanın 16 ayrı kentindeki havaalanlarında da sergilenmesi var: "Türkiye'den ayrılan yabancılar fotoğrafları gördüğünde içlerinde "Burası neresi, görmedik biz burayı" uktesiyle dönsün ve tekrar gelsin istiyorum. Sonra da bu 16 fotoğraf İstanbul'dan çıkıp, Atina, Paris, Londra, New York, Chicago, Pekin, Sidney, Delhi gibi 16 ayrı kenti gezsin, böylece Türkiye'nin reklamı yapılsın. Tek istediğim bunu yapabilecek kadar destek verilmesi."

21 Mart 2007 Çarşamba

Baharın habercisi kardelenler

Yurdun büyük bölümünü olduğu gibi Doğu Anadolu Bölgesi'nde aylardır kaplayan karlar artık yavaş yavaş erirken, baharın müjdecisi olan kardelenler bütün güzellikleri, ihtişamları ile başgöstermeye başlamış. Görenler öyle söylüyor..
Annemde bana "kardelenim" derdi.. Şu sıralar böyle hitap etmiyor olması benim gücümü yitirmeye başlamamdanmıdır bilmiyorum, belkide..

Güç kaybediyor olabilirim, ama bu halde kalmak yok..
Güneşin bulutlar arasında görünmesine çok az kaldı ;) ..

Çanakkale Destanı ilk kez üç boyutlu animasyonda..

Superman’den Sünger Bob’a; Spiderman’den Batman’e yüzlerce çizgi film kahramanının ekranlara konuk olduğu günümüzde, kendi tarihimizin ve değerlerimizin çocuklarımıza kazandırılması gerektiğini düşünen Fatih Gülbahar ve ekibi tarafından hazırlanan ‘Çanakkale Destanı’, Çanakkale Savaşları’nın ilk üç boyutlu animasyonlarından biri olma özelliğini taşıyor. Nil Production tarafından piyasaya sürülen animasyon film, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla hazırlanmış.

Animasyon filmde kullanılan çoğu sahne bir yandan savaşın en acımasız yanını gösterirken bir yandan da vatanını canı pahasına korumaya çalışan Mehmetçik’in efsanevi mücadelesini anlatıyor. Farklı görüntü ve ses efektlerinin kullanıldığı filmde seçilen müzikler de filme ayrı bir renk katıyor. Savaşı anlatan bölümlerde kullanılan patlama ve yangın sahneleri ilgi çekiyor. Gerçek görüntüler ve fotoğraflarla desteklenen filmin seslendirmesinde de profesyonel bir ekip görev almış.

Filmde sadece Türk cephelerine de yer verilmemiş, savaşı yabancıların gözüyle de değerlendiren sahnelerde yabancı komutanların boğaza yaptıkları saldırıların içyüzüne ulaşılmaya çalışılmış. Zaman zaman arka planda kullanılan haritalar da savaşın cereyan ediş şeklini ortaya koyuyor. DVD ve CD formatındaki film 76 dakika uzunluğunda.

Haberin kendisi pazar keyfi ..

18 Mart 2007 Pazar

18 MART ..

Savaşın Sebep ve Sonuçları ;


18 Mart 1915'te düşmanın Büyük Taarruz'u sabah saat 11.00 de başladı. 18 büyük zırhlı, birçok muhrip ve denizaltı mevcut idi . Toplam 506 topa karşılık savunmada toplam 150 top vardı. Sonuç aynı gün 17:45 te alınmıştı. İki İngiliz, bir Fransız zırhlısı battı. Bir İngiliz, iki Fransız zırhlısı ağır yara aldı, üç gemi karaya oturdu. Kayıplarımız kırkdört şehit, yetmiş yaralı, sekiz top idi. Neticede, düşman boğazı denizden geçemeyeceğini anlamıştır. Avustralya'dan Kanada'ya kadar sömürgelerden toplanan askerler de savaşa sürülmüştür. Çok sayıda ANZAK(Australia and New Zealand Army Corp: Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri)savaşa katılmıştır. 25 Nisan 1915 Çanakkale Savaşlarının en kanlı muharebeleri başlamıştır. Sabahın erken saatlerinde İngiliz ,Fransız ve ANZAK kara -deniz birlikleri, Seddülbahir ve Arıburnu'na, 70.000 kişi ile 109 harp gemisi, 308 taşıt gemisi desteğinde çıkarma yaptı. Aynı anda Fransız birlikleri Kumkale'ye yanıltıcı küçük bir çıkarma yaptılarsa da tutunamadılar. Arıburnu'na çıkan ve Conkbayırı'na doğru ilerleyen İngiliz birliklerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen karşıladı. Mayıs, Haziran, Temmuz ayları boyunca gögüs göğüse kanlı çarpışmalar oldu. 9 Ağustos ve 20 Ağustos'taki büyük saldırı ve geri püskürtülmeden sonra Çanakkale'yi karadan da geçemeyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransızlar Kasım 1915'ten itibaren savaşı sona erdirmeye karar verdiler ve 9 Ocak 1916'da son düşman kuvvetleri de çekildi. Savaş boyunca 300.000 kadar İtilaf Devletlerinden, 250.000 kadar Türk askerinden kayıp oldu.


Güçlü bir devlet olan ve dünya dengelerini altüst eden Almanya'dan rahatsız olan İngiltere ve Fransa'nın, Birinci Dünya Savaşı'nda, Osmanlı Devleti'ne ait olan Çanakkale Boğazını ele geçirerek, müttefikleri Rusya'ya yardım götürmek ve İstanbul'u işgal ederek Osmanlı Devleti'ni savaş dışı bırakmak istemeleridir. Savaş 18 Mart 1915 tarihinde başlamıştır.


İngiltere ve Fransa ile Osmanlı ve Alman orduları arasında geçen ve iki taraftan toplam 500,000'den fazla insanın "kaybına" (ölüm, firar, esir, sakatlanma ve hastalıklar) neden olan savaşın ardından İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı'nı geçememiş, İstanbul'u işgal edememiş, Rusya'da zorda kalan çarlık rejimi devrilmiş ve I. Dünya Savaşı 2 yıl uzamıştır.


Rakamlarla Çanakkale



-Çanakkale savaşları, 3 Kasım 1914 yılında ilk bombardımanla başladı, İngilizlerin Seddülbahir'den çekilip gitmeleriyle 9 Ocak 1916 tarihine kadar sürdü.
-18 Mart 1915 günü İtilaf Devletleri toplam irili ufaklı 231 gemi ve 1155 top ile harekete geçmişti. Sadece 18 zırhlıdaki top sayısı 712 idi.
-Türklerin boğazda toplam 13 tabyasında ise 230 adet topu vardı ve bunlardan ancak 82'si kullanılabildi
-44'ii hasar gürdü, 8'i kullanılamaz hale geldi.
-18 Mart'ın ilk saatlerinde, Nusret mayın gemisi, elde kalan son 26 mayını, kıyıya paralel olarak, 4.5 metre derinliğe döşedi.
-Karadaki Türk topçusu toplam bin 900 mermi ile donanmaya karşılık verirken, donanma sadece Dardanos bataryasına.4 bin mermi atabiliyordu.
-Çanakkale savaşı yaklaşık bir yıl sürdü. Her iki tarafın toplam kaybı, 500 bin.Kara savaşları sırasında karşılıklı hücumlar yapıyorken, on milyonda bir ihtimal olan mermilerin havada çarpışması vuku buldu. Kara savaşlarının en şiddetli anında yere düşen mermi sayısı bin 500, metrekareye düşen mermi sayısı ise 6 bin.
-19 Mayıs'ta, Anzakların attığı 948 bin mermi, 10 bin Türk askerini şehit etti.
(Çanakkale Destanı-İsmail Bilgin/Timaş 2006)

RUHUNUZ ŞAD OLSUN !!!

15 Mart 2007 Perşembe

"Sınırlar Arasında-Banu Avar"- İSVEÇ'İN NOBELİ

Nobel ödülünün gizli gerçekleri..
Nobel ödülünün ipliğini pazara çıkardığı için, Sabah ombudsmanı Yavuz Baydar, Milliyet gazetesi, NTVMSNC ve Habertürk internet siteleri tarafından adeta linç edilmek istenen, Banu Avar'ın son programı.





Orhan Pamuk'un ve İsveç'in Nobel ödülünün ipliğini pazara çıkardığı için, Sabah, Milliyet gazetesi, NTVMSNC ve Habertürk gazeteleri ve internet siteleri, sözde aydınlar, tarafından adeta linç edilmek istenen Banu Avar'ın programı Sırılar Arasında. İbretlik bir kayıt!

Haber alıntıdır.. heddam.com

Uzun zaman önce ekleyecektim ama yaşanan sorunlardan ancak bugüne kısmet oldu :(

14 Mart 2007 Çarşamba

Güçlü Kadınlar..

Aylin Kotil Sarıgül'ün, Sabah gazetesinde yayınlanan yazılarından sadece biri..
Sabah gazetesindeki yazılarını "Benim İçin Ateş Yakar mısın?" adlı kitapta toplamış. Bu yazı da kitaba aktarılanlardan..

Biz güçlü kadınların kaderini,yaşamını ne güzel de anlatmış..
Neden güçlüyüz diye yalnız kalmak zorundayız.. Neden bu ortak kader?

12 Mart 2007 Pazartesi

History of Reiki

Reiki is believed to have begun in Tibet several thousand years ago. Seers in the Orient studied energies and developed a system of sounds and symbols for universal healing energies. Various healing systems, which crossed many different cultures, emerged from this single root system. Unfortunately, the original source itself was forgotten.

Dr. Mikao Usui, a Japanese Christian educator in Kyoto, Japan, rediscovered the root system in the mid- to late 1800s. He began an extensive twenty-one-year study of the healing phenomena of history's greatest spiritual leaders. He also studied ancient sutras (Buddhist teachings written in Sanskrit). He discovered ancient sounds and symbols that are linked directly to the human body and nervous system which activate the universal life energy for healing.
Usui then underwent a metaphysical experience and became empowered to use these sounds and symbols to heal. He called this form of healing Reiki and taught it throughout Japan until his death around 1893.

The tradition was passed through several grandmasters of reiki such as Dr. Chujiro Hyashi, Hawayo Takata, and Phyllis Lei Furumoto.

There are many forms of reiki being practiced now. The two principal ones are: "the Usui System of Natural Healing" and "the Radiance Technique."

The Usui System of Natural Healing balances and strengthens the body's energy, promoting its ability to heal itself.

Reiki is useful in treating serious serious illnesses as well as others. Examples are: sports injuries, cuts, burns, internal diseases, emotional disorders, and stress-related illnesses.
Reiki was introduced to the Western world in the mid-1970s. Since then its use has spread dramatically worldwide.

9 Mart 2007 Cuma

365 Günün Kadın Raporu

Sadece bir gün anneyiz ve sadece bir gün kadınmışız gibi..
"kadınlar gününüz kutlu olsun" diye söylendikten sonra bu verileri okuyunca yazık diyebiliyorum sadece..
Kutlamayın bu günümü!!!

Alıntıdır.. anneyiz.biz

"*Kadınlara karşı şiddet, dünyada en çok yaşanan, ancak en az cezalandırılan suç.

*Yapılan hesaplamalara göre, dünya üzerinde yaklaşık 120 milyon kadın kayıp.

*Çocuk cinayetlerinde erkek çocuklarına oranla, kız çocuğu cinayetleri daha fazla. Kız çocuklara aileleri tarafından daha az gıda maddesi veriliyor ve medikal ihtiyaçları erkek çocuklara göre daha az oranda karşılanıyor.

*Yapılan hesaplamalara göre dünya genelinde her yıl 4 milyon arasında kadın fahişelik yapmaya zorlanıyor. Satılıyor, kullanılıyor her yıl sadece seks köleliğinden birileri 12 milyon dolar para kazanıyor.

*Dünyada 15 ile 44 yaş grubu içindeki kadınların sakat kalmalarının ve ölümlerinin en büyük sebebi erkeklerin uyguladıkları şiddet. Bu nedenlerle gerçekleşen kadın ölüm oranları kanser ve trafik kazalarının toplamından daha fazla.

*Dünyada her 3 kadından biri, dövülüyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor ve diğer kötü muameleye maruz kalıyor.

*Tecavüz ve benzeri taciz olayları ise en çok kadının kendi ailesinin içindeki bireyler ya da tanıdıkları tarafından uygulanıyor. Ev içi şiddet ise; ırk, din, kültür, eğitim, sınıf farkı gözetmeden dünyada kadınların
en çok yaşadıkları şiddet şekli olarak belirtiliyor.

*Dünyada her yıl 2 milyonun üzerinde kız çocuğunun genital organı erkekler tarafından sakat bırakılıyor.

*Sistematik tecavüz, dünyadaki çatışmalarda kullanılan bir çeşit güncel terör silahı. Ruanda’da 1994 yılı yapılan soykırımda 500 bin arasında kadın soykırım boyunca tecavüze uğradı.

*Yapılan çalışmalar, şiddet kullanarak girilen cinsel ilişkilerde HIV virüsü kapma oranının yüksek olduğunu; tecavüze uğrayan kadınların pek çoğunda HIV virüsü bulgusuna rastlandığını; kadına karşı şiddetle doğru orantılı şekilde HIV virüsünün bulaşmasında da artış olduğunu gösteriyor. HIV bulaşmış kadınların şiddetle daha çok karşılaştıklarını ve şiddet kurbanı bu kadınların HIV enfeksiyonu açısından daha fazla risk taşıdıklarını ortaya koyuyor.
"


Dün eklemek isterdim bu bilgiyi ama yeni farkettim e-postalarımın arasında..

7 Mart 2007 Çarşamba

Birlikte Ayrılık ..

Sevgili paşa kuzenim ebru yaparmışta, yeni haberimiz oldu. Verdiği bir video yu paylaşmak istedim. Aynı tarzda kumla yapılan bi çalışmayı görmüştüm. Oda güzeldi..

Ebru sanatında standartın, bilinenin dışında bişeyler yapıldığını görmek beni acaip mutlu etti. Ve sanırım bu sanat dalınada burnumu sokmaktan kendimi alamayacağım :)

Benim haddime düşmez "Ebru Sanatı" hakkında yorum yapmak, post hazırlamak.. Çook yakında sizi bu konuda uzman bir kişi ile tanıştıracağım.. Oda bloglar aleminde, aramızda olacak..

Işıkla kalın..

6 Mart 2007 Salı

ATATÜRK 'e hakaret videosu yeniden yayında...

Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik hakaretler içeren video geçtiğimiz hafta yayından kaldırıldığı YouTube'da yeniden yayına alındı. Ender TÜRKKAN/İZMİR, (DHA)

"Stavreatos" nickli bir Yunanlının yolladığı video geçtiğimiz hafta Türk halkının yoğun tepkisi üzerine kaldırılmış ve Yunanlı kullanıcının üyeliğine son verilmişti. Ancak "Stavraetos212007" nicki ile siteye yeniden giriş yapan Yunanlı aynı videonun daha da yoğun hakaret içeren şeklini yeniden yayına aldı.

İnternetteki video paylaşım sitesi YouTube, büyük bir rezilliğe aracılık ediyor. Siteye Yunanlı bir fanatiğin ismi olduğu sanılan ‘Stavraetos’ koduyla eklenen videoda, Atatürk'e ve Türk milletine küfürler ediliyor. Animasyon yoluyla, fotoğrafına ruj ve allık sürülen Atatürk'ün ağzından çok çirkin sözlere yer veriliyor.

İngilizce video, ‘Merhaba ben Kemal’ diye başlıyor, devamında Atatürk'ün animasyon görüntüsüyle ağır sözler yer alıyor. 3 Mart Cumartesi gününün ilk saatlerinde yayına konulan 33 saniyelik görüntü, binlerce tepkiye karşın yayından kaldırılmıyor.

Daha önce ABD Başkanı Bush ile ilgili çok basit ve sıradan bir animasyona sansür uygulayan, ünlü futbolcu Ronaldo'nun eski eşi Daniella Cicarelli'nin görüntülerini de dava üzerine yayından kaldıran YouTube, bir milleti ve onun liderini aşağılayan görüntüleri yayınlamaktan kaçınmadı.

Sitenin iletişim adresi olan ‘www.youtube.com/contact’a videonun yayından kaldırılması için İngilizce istekte bulundu. YouTube yöneticileri, bu çağrılara kayıtsız kalıp, videoyu yayından kaldırmadı. Binlerce kişi YouTube'a şu metnin İngilizce'sini gönderdi:

"Yayınlamakta olduğunuz bu videolar Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'e ağır hakaret ve küfürler içermektedir. Ayrıca Türk milleti ciddi bir şekilde aşağılamaktadır. Bu nedenle sizi kınıyor ve videoların bir an evvel yayından kaldırılmasını istiyoruz."

METNİN İNGİLİZCESİ

"YouTube administrators, The videos you have been still broadcasting contain contemptuous and insulting claims about Mustafa Kemal Ataturk the founder of the Turkish Republic. Also, Turkish nation has been seriously insulted in this still broadcasting video. Because of these reasons, We do condemn you and ask you to stop broadcasting these videos as soon as possible."

Milliyet gazetesinden alıntıdır..>>>